Fahri Reis
“Mahallenin kabadayısı, dervişliğe heveslenir ve en yakın Mevlevî dergâhına giderek intisap talep eder. Konuştuğu zât, kendisine bir sikke (Mevlevî külahı) verir ve, “Bunu başına giy; sana kim ne derse desin, ‘Eyvallah” de. Yarın da tekrar gel; bakalım bu iş sana uygun mu?” der. Başındaki sikkeyle dervişlik işareti veren namlı kabadayıyı görenler, artık bir zarar gelmeyeceğini bildiği için olmadık şakalarla takılırlar. Kahramanımızın hepsine cevabı, “eyvallah”tır. Derken işler karışır. Bir cinayetin faili olmaktan tutuklarlar. Öyle ya, mahallenin kabadayısı, “her zamanki şüpheli”dir. İddialara da “eyvallah” der.
- Sen öldürdün!
- Eyvallah.
- İdama mahkûm ediyoruz!
- Eyvallah.
Sabah sehpaya çıkar. Tam o anda gerçek katilin yakalandığı haberi gelir ve kabadayımız zor belâ serbest kalır. Doğru dergâhın yolunu tutar. Kendisine sikkeyi vereni bulur. Başından çıkarıp onun önüne koyar:
- Ben vazgeçtim. Al sikkeni....
Biraz durakladıktan sonra da işaret eder,
- Eyvallah’ı da içinde.”
İşte Ülkücü bunun tam zıddıdır. Ülkücü, davasına,milletine ve inandığı değerlere yanlış yapıldığında sistemede, devletede, yeri geldiğinde mensup olduğu partinin GenelBaşkanınada, bakanınada, milletvekilinede hasılı Cenab-ı Allah’tan başkasına eyvallahı olmayan adamdır. İşte bizim ülkücülüğümüzde öyle bir ülkücülüktür! Bizim Ülkücülüğümüzde, satmak, satılmak, yarı yolda bırakmak ve kaytarmak yok! Biz doğru bildiğimizi yapar, inandığımız yolda dimdik yürürüz, o kadar! Başkalarının bir işi yapıp yapmaması ya da yapamaması bizi hiç ilgilendirmez. Biz işimize bakarız..
Bizim Ülkücülüğümüzde sırtımızı bir ağaca dayayıp beklemek yok! O ağacın da bir gün çürüyeceğini bildiğimiz için sırtımızı sadece Allah’a dayarız...
Biz kendi gücümüzün bilinci içerisinde inanç ve azimle yürürüz bu çileli yolda arkamıza bile bakmadan. Biz bir yerde varsak, sonuna kadar oluruz. İlk olmak ya da bir şeyleri ispat etmek için uğraşmayız. Biz sıradan yaşarız aslında. Kendi inandığımız gibi. Gel gör ki, bizim yaşadıklarımızı hayata ve dünya menfaatlerine rest çekişimizi bir çoğu hayal bile edemediği için daima önde oluruz.
Çizginin ötesi bizi asla ürkütemez geçer gideriz!..Tıpkı Ruhi Kılıçkıran’lar, Dursun Önkuzu’lar Ahmet Kerse’ler gibi…
Bizim ülkücülüğümüz Yavuz’un Beyaz atı gibi deli dolu, Karadeniz gibi coşkulu, Çeçenya’da, Doğu Türkistan’da, Filistin’de ve dünyanın her yerinde zalimlere çocukların sapan taşları ile fırlattığı taş kadar sağlam, Altaylardan Tuna’ya kadar büyük, bir o kadar temiz saf ve berraktır..
İşte böylesine bir sevdadır bizim ülkücülüğümüz!
"Eğer İnanmış bir Ülkücüysen, sokakları süpüren çöpçü dahi olsan, bütün kalabalıklardan daha üstün olacağını göreceksin." diyor ya Galip Erdem.
Yazımızı yine Galip Hocanın hafızalarımıza kazınan ve bütün ülkücülerin ve özellikle genç arkadaşlarımızın anlamını ve manasını iyi analiz ederek gelecekte ne kadar haklı olduğumuzu anlayacağımız bir sözü ile bitiriyorum “İç Türklere rağmen Milliyetçi, Dış Türklere rağmen Turancı, Müslümanlara rağmen Müslüman olabilen insan, ülkücüdür!..”
Bizim gibi yaşayan, bizim gibi konuşan, bizim gibi düşünen Ülküdaşlarıma selam olsun.
Selam, Saygı ve Dua ile..
443) Bitişik Yazılan Birleşik Kelimeler
-
Bitişik Yazılan Birleşik Kelimeler Belirtisiz isim tamlamaları, sıfat
tamlamaları, isnat grupları, birleşik fiiller, ikilemeler, kısaltma
grupları ve kal...
4 hafta önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder