Türk Adının Anlamı ve Kökeni

Türk adı bilinen tarihimiz içinde değişik zamanlarda bazen siyasî bir devlet adı, bazen de etnik bir millet adı olarak kullanılmıştır.
Türk sözünü Türk Devleti'nin resmî adı olarak ilk kullanan Göktürk İmparatorluğu olmuştur. Göktürkler'in ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışken, sonradan Türk milletini ifade için kullanılmaya başlanmıştır. Kelime, Göktürk kitabelerindeki "Türk Budun" yani "Türk Milleti" söyleyişi ile, Türk soyuna mensup olan bütün boylan ve topluluklarını ifade etmek üzere milli bir isim haline gelmiştir.
Türk adı önceleri, "Törük" şeklinde söylenirken, zamanla "Türük" ve sonuçta da "Türk" şeklini almıştır. Özellikle Uygurlar çağından kalma belgeler, kelimenin "güç, kudret" anlamına geldiğini göstermektedir.

Türk adı, Çin'de (557-579), Bizans'ta (582), Arap (600'e doğru), Rus, Hint, Fars ve Avrupa kaynaklarında çeşitli şekillerde zaman zaman dile getirilmiştir.
İlk olarak "Turkhia" şeklinde Bizans kaynaklarında gördüğümüz "Türkiye" sözü de coğrafî bir isim olarak, değişik yüzyıllarda Türk milletinin yaşadığı coğrafyayı ifade için kullanılmıştır.

Türkiye sözü VI. yüzyılda Orta Asya için, IX. X. yüzyılda Volga'dan Orta Avrupa'ya kadar olan saha için, XIII. yüzyılda "Türk Kölemen (Memlûk) Devleti" zamanında Mısır ve Suriye için kullanılmıştır. Anadolu ise XII. yüzyıldan itibaren "Türkiye" olarak isimlendirilmiştir.

:::::::::::::::: 9 IŞIK ::::::::::::::::::::::::::



1 -Milliyetçilik
2 -Ülkücülük
3 -Ahlakçılık
4 -İlimcilik
5 -Toplumculuk
6 -Köycülük
7 -Hürriyetçilik Ve Şahsiyetçilik
8 -Gelişmecilik Ve Halkçılık
9 -Endüstri Ve Teknikçilik
VARLIĞINA, BİRLİĞİNE, YÜCELERİN EN YÜCESİ OLDUĞUNA İMAN ETTİĞİMİZ, ALTIMIZDA YAĞIZ YERİN, ÜSTÜMÜZDE YEDİ GÖĞÜN SAHİBİ OLDUĞUNA İMAN EDİP, İNANDIĞIMIZ, OL DEYİNCE OLDURAN, GÖNÜLLERİMİZİ İMAN NURU, TÜRKLÜK ŞUURU İLE DOLDURAN, ULULAR ULUSU, YÜCELERİN EN YÜCESİ ALLAH(C.C.)'IN ADINA AND OLSUN Kİ :

DİNİM, IRKIM, TÖREMİN BUYRUĞUNDA ÜLKÜCÜLER ORDUSUNUN RÜTBESİZ, ADSIZ ERLERİYİZ..ECDADIMIZIN BİZE EMANET ETTİĞİ HARSIMIZI, DİNİMİZİ, DİLİMİZİ, VATANIMIZI, BAYRAĞIMIZI CAN VE KAN PAHASINA DA OLSA KORUYACAĞIZ.ÜLKÜMÜZ HEDEFİNE VARINCAYA DEK: İSLAM AHLAK VE FAZİLETİNİ TÜRKLÜK GURUR VE ŞUURU İLE YÜRÜYECEĞİZ..BİZLERİ BU KUTLU YOLDAN DÖNDÜRMEK İÇİN ÖNÜMÜZE ÇIKAN HER ENGELİ AŞACAĞIZ! BEŞ BİN YILLIK GEÇMİŞİMİZDEN GÜÇ ALIP, YÜZYILLARIN ÖTESİNE VARACAĞIZ..ULU TANRI'NIN BUYRUĞU İLE, OĞUZ HAN'IN KURDUĞU BOZKURTLAR ORDUSUNUN ERLERİYİZ..SON NEFESİMİZİ, SON NEFERİMİZİ, SON DAMLA KANIMIZI VERENE KADAR, MİLLETİMİN DÜŞMANLARINI KARA YERE SERENE KADAR VURUŞACAĞIZ..ALLAH'Â, BAYRAĞA, VATAN'Â VE MİLLETE YEMİN OLSUN..ŞEHİTLERİM, GAZİLERİM VE BAŞBUĞ TÜRKEŞ'İM EMİN OLSUN..
BAŞARACAĞIZ.. BAŞARACAĞIZ.. BAŞARACAĞIZ..

TANRI TÜRK'Ü KORUSUN VE YÜCELTSİN..

30 Ocak 2009 Cuma

Metin TOKDEMİR


Budunda çeriydin sen Yüreklerde Metin Yolun uzun ve çetin Yal peşinde sinek olanlara inad İnandıklarından taviz vermeyen Yüreği Hazar diye çarpar Azer illeri diye çarpar Ne makam mevki peşinde Nede paye bekledin Elinde asası diyar diyar gezen Horasan velilerini alperenleri andırırcasına Memleketi baştan başa gezip Davayı anlattın Herkes bitti herkes kendi yoluna diyenlere İşte dava dedin İşte hareket dedin Silkeledin gençliğin üzerindeki ölü toprağını Eski şehirde duyuldu önce bozkurtça haykırışın Adı Metin dediler Metin bileği ve yüreği ipeğe sarılmış çelik dediler Sözlerin kazıldı yüreklere Zigana geçit vermedi Ne de sevmiştik seni Yüce Yaradan da seni bizden çok sevmiş Tez aldı yanına Metin dediler Metin… Söylemesi zor amma Hakka yürüdü dediler Kar boran fırtına Ahde vefa timsali arkadaşların döküldü yola Ahde vefa adına Kelkite kor düştü Yüreklere sızı… SEZER YOZGAT ÇELİĞE SU VEREN ADAM Ahde vefasızlık İmansızlıktır… Bu sözü duyduğumda her dem Metin TOKDEMİR gelir aklıma… Hani diyor ya şair Adı Metin, Yüreği Çetin İşte öyle bir adamdır Metin Tokdemir… 1959 da memleketi Gümüşhane’de dünyaya gelen, Üniversite eğitimi için gittiği Eskişehir’de ülkücülere sembol olan ve daha sonra Ülkücü Hareketin tarihine adını altın harflerle yazdıran bir ismin adıdır Metin TOKDEMİR. Üniversiteye gittiği yıllar 1980 ihtilalinin hemen sonrasına tekamül etmesi sebebiyle ülke bir ihtilal geçirmiş akan kan sanki sihirli bir değnek değmiş gibi 12 Eylül 1980 günü kesilmiştir. İhtilal için olgunlaşmasını bekledik diyen beyler olgunlaşmasını beklemiş ve Eylülün 1980’ini tarihler gösterirken düğmeye basmışlardır. ABD’de ise başkanın kulağına şöyle fısıldanmıştır Bizim Çocuklar ihtilali yaptı. Böyle bir süreçte üniversiteye gelen gençler ailelerinin sıkı tembihleriyle yollanmıştır. Aman oğlum siyasete falan karışma okuluna git gel denilmiştir. Öyle bir atmosferde üniversite hayatına başlayan Metin TOKDEMİR bir çok defa okula giderken elinde taşıdığı Töre dergisiyle ülkücü arkadaşlarıyla göz göze gelerek tebessüm edişi ve dahi Ülkücünün keşfini yapan bir isimdir Metin TOKDEMİR. Öğrenci evlerinde yakılan Ülkü Ateşi öncelikle Eskişehir Ülkü Ocakları’nın kurulması ve Ülkü Ocakları İl Başkanlığı görevine gelen Metin TOKDEMİR’in başkanlığında Eskişehir’de bayrağın dalgalanmasıyla Ülkücü Harekete duyurur ismini. Ülkücüler zindanlardadır Metin Başkan ocak başkanıyken. Bir çok duruşmayı izlemeye giden Metin TOKDEMİR ismi cezaevinde yatan ülkücüleri de selamsız sabahsız ziyaretsiz bırakmaz. Bir çok defa ülkücülerin ziyaretlerine gider cezaevlerinde. On iki eylül ihtilalinin zihniyetiyle cezaevlerinde kendilerince çürümeye bırakılan Ülkücü Gençlik derisini yüzsen yüzüne güler deyimiyle kara zindanları taş medrese haline getirmiştir. O taş medreselilerin o Yusuf yüzlülerin dışarıdaki yol arkadaşı ülküdaşı gardaşıdır Metin TOKDEMİR. Dışarı da bir başkadır ortam. Türk Dünyasının Başbuğu Alparslan TÜRKEŞ’in cezaevinden tahliye olduğu gün Ülkücülerin bayramı yaşadığı gün olmuştur. Daha dün Başbuğun karşısında esas duruşu bozamayanlar, Başbuğ Türkeş’in kişilik ve kimlik kazandırdıkları ihtilalin ürünü olan bir siyasi partiden paylanmakta ve Emrindeyiz Başbuğum dedikleri Alparslan TÜRKEŞ’e güya sırt çevirmektedirler. Zindanlarda Ülkücüler çile doldururken Ülkücü Kimlik (!) lerinden nemalananlar kırmızı plakalı araçlara binmekte, makam mevki sahibi olmakta ve Ülkücü Hareket Misyonunu tamamladı. Türkeş köşesine çekilsin gibi şeyler sayıklamaktadırlar. Bir yanda parayı bulanlar öbür yanda kimi Ülkücüleri gördüklerinde ağar ağabey pozisyonunda aman koçum gidin işinize gücünüze bakın, dava bitti hareket bitti gibi onur kırıcı sözler sarf ederek Ülkücülerin gözünde ufalmaktadırlar. Yurtdışında bu fikriyatın bayraktarlığını yapanlar, teşkilatların içine fitne salanlar Başbuğun vefatından sonra Ülkücü Hareketin Liderliğine oynama cesareti göstermiş ve her dem Ülkücü İradeden Osmanlı Tokadını ziyadesiyle yemişlerdir. O günlerin temsilcilerinden bir muhterem de gezmedik parti gezmedik ülke bırakmamış Hareketin Liderinin yaptığı Milliyetçilik tarifini beğenmemektedir. Sonra her limana yanaşmış. Gezmedik rıhtım bırakmamıştır. Bu tarif ettiğimiz iki şahsiyet birde yüzlü yüzlü MHP Genel Başkan Adayı pozisyonu vermektedirler. Ankara’da yapılan bir sendikanın toplantı salonunda ortaya Başbuğun fotoğrafını koymuşlar biri sağ yanına diğeri sol yanına oturmuştur. Kürsüye gelen zat ise Metin TOKDEMİR’in kurucusu olduğu Milliyetçi Çizgi Gazetesine atıfta bulunmuştur. Bu yapılan toplantı bizlere Başbuğa karşı partiyi ele geçirmek için Sürmelide Dedemanda yapılan toplantıları hatırlatmıştır. İşte bu zatların yaptıklarına seksenli yılların sonunda doksanlı yılların başında bir isim Ahdevefasızlık İmansızlık çağrısıyla bayrak olmuş Ülkücü Hareketin toparlanışına simge olmuştur. Üzerindeki ölü toprağını silken Ülkücü Gençlik “Her Dem Yeniden Doğarız, Bizden Kim Usanası” düsturu ve “Bir Öldük Bin Dirildik” haykırışlarıyla yola koyulmuşlardır. Başbuğun emriyle Eskişehirden Ankaraya gelerek Önce Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı görevine daha sonra Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı görevine gelen Metin TOKDEMİR kaçanlara cayanlara yorulup da yarı yolda nefessiz kalanlara biz de zamanında Ülkücüydük diyenlere en güzeli cevabı Ülkücülüğün gelip geçici bir heves değil yaşam felsefesi olduğunu yaşayışıyla duruşuyla vermiştir. Ülkücü harekete bayrak olmuş Metin TOKDEMİR tarafından yazılan makaleler bizlere bugünlerde bile rehber olmaktadır. Bir çok defa tekrar tekrar okuduğumuz Metin TOKDEMİR’in makalelerini içeren Muhammet Ali ECEVİT imzasıyla çıkan Bir Güzel İnsan Portresi ve değerli arkadaşımız Önder KARAYILAN tarafından hazırlanan Ve Metin TOKDEMİR isimli kitapları her Ülkücünün tekrar tekrar okuyarak böyle bir güzel insanı daha iyi anlamaya ihtiyacı olduğuna inancımız tamdır. Bu güzel insan 1995 seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisinin Gümüşhane İli Birinci Sıra Milletvekili Adayı olur. Kar kış boran kopmuştur karadenizde. Ankara’da yapılan Gümüşhaneliler Derneğinin bir yemekli toplantısına katılmak üzere Gümüşhaneden çıktığı yola Zigana Geçidinde bekleyen hazin sonla karşılaşmıştır. Geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybeden bu güzel insanın hukukuna ülküdaşlığına doyamayan o samimi ülküdaşları acı haberle yıkılmış ve ahde vefasızlık imansızlıktır düsturuyla yaşayan Metin TOKDEMİR’in cenazesi için Gümüşhane’ye Ahde Vefa adına koşarcasına gitmişlerdir. Yolu Gümüşhaneden geçen her Ülkücünün uğrak yeri olmuştur Kelkit’de mezarı başı. Her dakikasını Ülkücü Hareket için yaşayan, her dakikasında Ülkücü Hareketi düşünen Necatibey Caddesinde Çelik Kapı dükkanında yanına gelen Ülkücülere Çelik gibi öğütler veren, Ülkücüleri Çeliğe Sarılmış İpek misali gören ve öyle yetiştiren Metin TOKDEMİR’e buradan Metin TOKDEMİR’in Genel Başkanlığını yaptığı teşkilatta nefer olan bizler O’nun O Çelik gibi iradeleştirdiği duruşumuzla her dem yeniden haykırıyoruz. Vefayı Süleymaniye de bir semt adı olarak görenlere inad her dem Ülkücü Hareketi yaşıyoruz. Ocak Genel Başkanlığı görevinden ayrıldıktan sonra semt ocaklara konferans vermeye körüklü halk otobüsüyle giden Metin TOKDEMİR’in kendisini gördüğünde Düğününde yanına gelerek takı takmak isteyen Ocak Genel Merkezi yöneticisine eski bir Ocak Genel Başkanı olarak yakasındaki altınlardan çıkartıp vererek gidin bunu ocağa harcayın diyecek ferasete sahip bir Eski Ocak Genel Başkanımızı Rahmet ve Minnetle Anıyoruz. Mekanın Cennet Olsun Metin Başkan…

ÇOCUKLAR ÖLMESİN ! SAVAŞI DURDURUN

Dolaşırım Dünyayı bir uçtan bir diğer uca
Savaşlar yoksul halklar bombalar olen çocuklar
Nükleer denemeler Filistin'den ölümler
Karabağ Azarbeycan Kafkasya neler neler

Terör bomba kin ve nefret dünya bu kadar
İstersen değişir herşey ölmesin çocuklar
Dünya kan içinde dünya yokluk içinde
Haydi sende katıl artık bize ölmesin çocuklar

Düşünürüm Dünya'yı bir uçtan bir diğer uca
Darbeler darbeciler açlık kokan Afrika'da
Çernobil'den iz kaldı sakat doğdu çocuklar
Bosna Irak farketmez Küba'daki kontralar

Terör bomba kin ve nefret dünya bukadar
İstersen değişir herşey ölmesin çocuklar
Dünya kan içinde dünya yokluk içinde
Haydi sende katıl artık bize ölmesin çocuklar


Söyleyen : Haluk Levent

26 Ocak 2009 Pazartesi

BİZİM ÜLKÜCÜLÜĞÜMÜZ

Fahri Reis

“Mahallenin kabadayısı, dervişliğe heveslenir ve en yakın Mevlevî dergâhına giderek intisap talep eder. Konuştuğu zât, kendisine bir sikke (Mevlevî külahı) verir ve, “Bunu başına giy; sana kim ne derse desin, ‘Eyvallah” de. Yarın da tekrar gel; bakalım bu iş sana uygun mu?” der. Başındaki sikkeyle dervişlik işareti veren namlı kabadayıyı görenler, artık bir zarar gelmeyeceğini bildiği için olmadık şakalarla takılırlar. Kahramanımızın hepsine cevabı, “eyvallah”tır. Derken işler karışır. Bir cinayetin faili olmaktan tutuklarlar. Öyle ya, mahallenin kabadayısı, “her zamanki şüpheli”dir. İddialara da “eyvallah” der.


- Sen öldürdün!
- Eyvallah.
- İdama mahkûm ediyoruz!
- Eyvallah.


Sabah sehpaya çıkar. Tam o anda gerçek katilin yakalandığı haberi gelir ve kabadayımız zor belâ serbest kalır. Doğru dergâhın yolunu tutar. Kendisine sikkeyi vereni bulur. Başından çıkarıp onun önüne koyar:


- Ben vazgeçtim. Al sikkeni....


Biraz durakladıktan sonra da işaret eder,


- Eyvallah’ı da içinde.”


İşte Ülkücü bunun tam zıddıdır. Ülkücü, davasına,milletine ve inandığı değerlere yanlış yapıldığında sistemede, devletede, yeri geldiğinde mensup olduğu partinin GenelBaşkanınada, bakanınada, milletvekilinede hasılı Cenab-ı Allah’tan başkasına eyvallahı olmayan adamdır. İşte bizim ülkücülüğümüzde öyle bir ülkücülüktür! Bizim Ülkücülüğümüzde, satmak, satılmak, yarı yolda bırakmak ve kaytarmak yok! Biz doğru bildiğimizi yapar, inandığımız yolda dimdik yürürüz, o kadar! Başkalarının bir işi yapıp yapmaması ya da yapamaması bizi hiç ilgilendirmez. Biz işimize bakarız..

Bizim Ülkücülüğümüzde sırtımızı bir ağaca dayayıp beklemek yok! O ağacın da bir gün çürüyeceğini bildiğimiz için sırtımızı sadece Allah’a dayarız...

Biz kendi gücümüzün bilinci içerisinde inanç ve azimle yürürüz bu çileli yolda arkamıza bile bakmadan. Biz bir yerde varsak, sonuna kadar oluruz. İlk olmak ya da bir şeyleri ispat etmek için uğraşmayız. Biz sıradan yaşarız aslında. Kendi inandığımız gibi. Gel gör ki, bizim yaşadıklarımızı hayata ve dünya menfaatlerine rest çekişimizi bir çoğu hayal bile edemediği için daima önde oluruz.

Çizginin ötesi bizi asla ürkütemez geçer gideriz!..Tıpkı Ruhi Kılıçkıran’lar, Dursun Önkuzu’lar Ahmet Kerse’ler gibi…


Bizim ülkücülüğümüz Yavuz’un Beyaz atı gibi deli dolu, Karadeniz gibi coşkulu, Çeçenya’da, Doğu Türkistan’da, Filistin’de ve dünyanın her yerinde zalimlere çocukların sapan taşları ile fırlattığı taş kadar sağlam, Altaylardan Tuna’ya kadar büyük, bir o kadar temiz saf ve berraktır..

İşte böylesine bir sevdadır bizim ülkücülüğümüz!
"Eğer İnanmış bir Ülkücüysen, sokakları süpüren çöpçü dahi olsan, bütün kalabalıklardan daha üstün olacağını göreceksin." diyor ya Galip Erdem.

Yazımızı yine Galip Hocanın hafızalarımıza kazınan ve bütün ülkücülerin ve özellikle genç arkadaşlarımızın anlamını ve manasını iyi analiz ederek gelecekte ne kadar haklı olduğumuzu anlayacağımız bir sözü ile bitiriyorum “İç Türklere rağmen Milliyetçi, Dış Türklere rağmen Turancı, Müslümanlara rağmen Müslüman olabilen insan, ülkücüdür!..”

Bizim gibi yaşayan, bizim gibi konuşan, bizim gibi düşünen Ülküdaşlarıma selam olsun.

Selam, Saygı ve Dua ile..

ÜLKÜCÜYE DESTAN

Ne barda ne pavyon ne sazda gördüm
Ben seni beş vakit namazda gördüm
Her seher ihlâsla niyazda gördüm
Billâhi ne güzel ülkücüsün sen.

"Hamd olsun, İslâmım, Türküm" diyorsun
Haramda işin yok helâl yiyorsun
Hakkı Hak'ta bulmak ülküm diyorsun
Billâhi ne güzel ülkücüsün sen.

Senden çok uzakta her türlü günah
Senden çok uzakta her türlü günah
Ne mutlu, dilinden düşmüyor Allah
Elbet doğacaksın bir gün, bir sabah
Billâhi hakikî ülkücüsün sen.

İslâm sende, ihlâs sende, hak sende
En güzel yaşayış ve ahlâk sende
Şefkatle ümitle gözler, bak, sende
Billâhi ne güzel ülkücüsün sen.

Gün gelirse ben de ölürüm derdin
Gün geldi erkekçe canını verdin
İçtin şehadeti göklere erdin
Billâhi ne güzel ülkücüsün sen.

Uğrunda öldüğüm mukaddes sende
Hak için gürleyen erkek ses sende
İslâm bir yaşayış, bir nefes sende
Billâhi hakikî ülkücüsün sen.

Türküm deyip coştun bendini aştın
Sığmadın engine çağlayıp taptın
Şükürler Tanrı'ya bunca ulaştın
Billâhi hakikî ülkücüsün sen.

Çatmaz sana çehresini bu hilâl
Bak kanınla yine coşkun yine al
Sana hakkımızı hep ettik helal
Billâhi hakikî ülkücüsün sen.

Seninle vatandır bu güzel vatan
Rahattır toprakta kefensiz yatan
Hiç şüphesiz senden incinmez atan
Billâhi hakikî ülkücüsün sen.

Asım'ın neslisin unutma sakın!
Kırılsın göksünde her alçak akın.
Şüphesiz ki güzel günler çok yakın
Billâhi Hakikî ülkücüsün sen.

Dün Malazgirt'te sen ve Mohaç'ta sen
Kefenin olmuştu yine elbisen
Bir rüzgârsın Kıble yönünden esen
Unutma! Beklenen ülkücüsün sen.

Salih Sefa

19 Ocak 2009 Pazartesi

Sordum Çeçenliye...


Sordum Çeçenlime, dedim: NASILSIN?
Dedi ki: MAHŞERE KALSIN.

Dedim: BEKLEYEMEM, ŞİMDİ SÖYLESEN?
Dedi: SABREDERDİN BU DAVA AŞKINI BİLSEN..

Dedim: KIŞIN HAVA SOĞUK, DONARSIN..
Dedi: BU AŞK SENDE OLSA YANARSIN..

Dedim: YALNIZ KALDIN, HİÇ YOKMUŞ ŞANSIN..
Dedi: GAFİL MÜSLÜMANLAR UTANSIN.

Dedim: BU SAVAŞIN NİCE SÜRECEK?
Dedi: İMAN, KÜFRÜ YERE SERECEK..

Dedim: ZAFERİN İŞARETİ NE?
Dedi: PEK YAKINDA HERKES GÖRECEK..

Dedim: MİRASIN NE?
Dedi: CİHAD..

Dedim: NE KAZANDIN?
Dedi: MİYAD..

Dedim: VARİSİN KİM EY KARDEŞİM?
Dedi: YAVRUM GELİR, ONU GÖZLERİM..

Dedim: YAVRUNDAN NASIL AYRILDIN?
Dedi: HASRETİ KALBE GİZLERİM..

Dedim: YAVRUN SENİ NASIL BULACAK?
Dedi: KANIM AKAR, BELLİ İZLERİM..

Dedim: BU CEFADAN ALDIN MI BİR TAT?
Dedi: BELLİ ETMİYOR MU SÖZLERİM?

Dedim: OTUR DİNLEN, HİÇ Mİ YORULMADIN?
Dedi: DAHA YORULMADI DİZLERİM!

Dedim: ZAFER?
Dedi: HAKK'IN OLACAK!

Dedim: TANKLAR?
Dedi: YOLDA KALACAK!

Dedim: EVİN VAR MI?
Dedi: VİRAN..

Dedim: REHBERİN?
Dedi: KUR'AN!

Dedim: ŞU GÜNEŞ NE?
Dedi: KANIM!

Dedim: YA ŞU YARA?
Dedi: NİŞANIM!...

Dedim: AZİMLİSİN..
Dedi: BİLDİN..

Dedim: BIKMADIN MI?
Dedi: YANILDIN!

Dedim: BU SİLAH NE?
Dedi: KARDAŞIM..

Dedim: YA BU OTLAR?
Dedi: AŞIM..

Dedim: YA ÖLÜM NE?
Dedi: NİŞANLIM!...

ANLADIM SENİ ÇEÇENLİM...
ALEVLENDİ KALBİMDEKİ KÖZLERİM...

Çeçenistan (UNUTMADIK)


Çeçenlerin Çarlik Rusyasi isgaline karsi baslattigi savas Kuzey Kafkasya'ya yayildi. 1780'lerin basinda baslayan savasta cihadin liderligini Seyh Mansur yürütüyordu. Rus istilâcilar katliam yaptilar. 1791'de tutukladiklari Seyh Mansur'u, 1794 yilindâ Slisselarg hapishanesinde sehit ettiler, ama savas devam etti.... ''Türkiye hem Türk dünyasının, hem de İslâm aleminin ümit ışığıdır. Bu ışığın sönmesi hem İslâm aleminin, hem de Türk dünyasının karanlığa gömülmesi demektir." '' Türkleri çok seviyorum. Tarih boyunca kahramanlıklarıyla, cesaret ve atılganlıklarıyla kendilerini kabul ettirmişlerdir. Milli ve manevi değerlerine bağlıdırlar. Dostluklarına güvenilir, düşmanlıklarından korkulur... Tarih boyunca İslâm alemi Türklerden faydalanmıştır. Türkler güçlü oldukça İslâm alemi rahat ve huzur içinde olmuştur; zayıfladıkça, İslâm alemi ezilmiş ve horlanmıştır. Türkler İslâm'ın koruyucu gücü olmuşlardır. Ancak ne yazık ki, bazı İslâm ülkeleri, emperyalist güçlerin oyununa gelerek Türklere ihanet etmişlerdir. Türklere ihanet ederek arkadan vuranlar belasını bulmuştur. Bugün bazı İslâm ülkelerindeki çıkmazlar ve sıkıntılar, bu tarihi hatanın bedelidir. Şimdi gururla söylemek istiyorum ki, Çeçenler tarih boyunca Türklere bağlı kalmışlar ve tarihin hiçbir döneminde ihanet etmemişlerdir. Bugün ise, Türkiye'yi yönetenler o yüce değerlerden çok uzaklar. Halbuki Türk milleti, maddi ve manevi değerlerine bağlı olduğu sürece yücelmiş ve yükselmiştir. Ve dünya tarihinin akışına yön vermişlerdir.O yüce değerlerden ayrıldıkça küçülmüşler ve sıkıntılara düşmüşlerdir.Unutulmasın ki, Türkiye hem Türk dünyasının, hem de İslâm aleminin ümit ışığıdır. Bu ışığın sönmesi hem İslâm aleminin, hem de Türk dünyasının karanlığa gömülmesi demektir" Cahar Dudayev (1944 - 1996) "Allah güçlülerin başaramadığını bir zayıfa başartmaya kadirdir" "İnsanların en soylusu Allah'tan en çok sakınandır" "Allah'ın verdiği nimetlerle günah ve kötülük yolunda güç kazanmak ne kötüdür" "Allah ile açık olsun-gizli olsun ilişkiniz edeb üzre olmalıdır." "Arkadaşını affet; affettiğini hatırlama ve hatırlatma!.." "Torunlarınıza bırakacağınız en büyük miras tevhid için savaşmak ve Allah kelamını yayma yolunda can vermeyi öğretmek olacaktır. Torunlarımız cihad günlerinde kuyruk değil baş olmalıdır." "Ölümümüz bizi Allah'a kavuşturacağı için kutludur. Dünyaya geldik, Hakk'ın eserlerini gördük, gönülden vurulduk; emirlerindeki hikmete inandık. Hakk'a kavuşmamız olan ölümü de gönülden özlemeliyiz. Müslüman için bir vuslat ve mutluluk anı olan ölüm ancak kafirler için gerçek bir azaptır." "Şehid ruhları yeşil kuş kanatları üzerinde Allah'a ulaşır. Allah yolunda kan dökünüz, yurdumuz için ölünüz ve şehid olmaya koşunuz !.." Hayatı boyunca bu sözlerin anlamını şerheden Şeyh Şamil'in bugün Kafkasya ve Dağıstan'da yaşayan torunları Şamil'i anladığı ve anlamaya devam ettiği takdirde bu dünyada pekçok şey değişecektir.

E-KİMLİĞİN SAKINCALARI

Vatandaşlık numarasıyla yüzlerce bilgi

Bir kişinin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını kullanarak, lise diploma notundan ne kadar maaş aldığına, su ve telefon borcundan ÖSS'de aldığı puana kadar pek çok bilgiye ulaşılabiliyor.
"E-devlet" uygulaması sayesinde pek çok bilgiye ulaşılması mümkün hale geldi. Vatandaşların ya da iş dünyasının devlet kurumlarıyla olan ilişki ve işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirilmesi olarak tanımlanan e-devlet uygulaması, internetin yaşamımızda daha etkin rol üstlenmesiyle kamu hizmetlerini, vatandaşın daha kolay ulaşabileceği bir konuma getirdi.
Devleti vatandaşına yakınlaştırmada önemli bir fırsat sunan internet, aynı zamanda kişisel ve özel bilgilere de ulaşılabilmesine olanak sağlıyor.
Bir kişinin internet ortamında sadece TC kimlik numarasını kullanarak o kişiyle ilgili yüzlerce bilgiye ulaşılabiliyor.
Örneğin bir kurumun internet sitesinin ilgili kısmına yazılacak TC Kimlik numarası ile o kişinin adı, soyadı, doğum tarihi gibi bilgilere erişilebiliyor. Doğum tarihi ve ad soyad bilgilerini bir başka kurumun internet sitesinde kullanarak bu kez o kişinin ikametgah adresi elde ediliyor. Adres bilgileriyle bir başka kurumun internet sitesinden nüfus cüzdanı bilgilerine, vergi numarasına, SSK veya Bağ-Kur numarası gibi bilgilere ulaşılabiliyor.
ZİNCİRLEME SİSTEM
Bunun gibi "zincirleme şeklinde" elde edilen her yeni bilgi ile bir başka kurumun internet sitesinden öteki kişisel bilgilere ulaşılabiliyor.
Elde edilen bu bilgilerle de söz konusu kişinin telefon numarasından, aldığı maaşın miktarına, maaşına ne oranda zam yapıldığına, kaç yıldır çalıştığına, Bağ-Kur maaşını hangi bankanın şubesinden çektiğine, diploma notunun kaç olduğuna, su, elektrik ve telefon faturalarına ve ÖSS'den aldığı puana kadar pek çok bilgiye ulaşmak mümkün hale geliyor.
KEY ÖDEMESİ ALMIŞ MI?
Örneğin Sosyal Güvenlik Kurumu'nun "www.sgk.gov.tr" adresinden, kişinin sosyal güvencesinin olup olmadığı, adı, soyadı, doğum tarihi, kızlık soyadı, işe giriş tarihi, aldığı maaş ve zam oranları, kaç yıldır sigortalı olarak çalıştığı, ilgili aylar içinde kaç gün işe gittiği, ne kadar devamsızlık yaptığı, kaç değişik iş yerinde çalıştığı, prim ödeme gün sayısı, SSK sicil numarası gibi bilgilere kolayca ulaşmak mümkün.
Buradan alınan bilgiler ışığında, SSK sicil numarası ya da TC kimlik numarası ile Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı A.Ş'ye ait "www.keyodemeleri.com" adresine girilerek kişinin ne kadar Konut Edindirme Yardımı aldığı da bulunabiliyor.
Aynı şekilde, TC kimlik numarası kullanılarak Sosyal Sigortalar Kurumunun internet sitesinden anne ve baba adı ile gün ay yıl olarak doğum tarihi bilgileri elde edilebiliyor.
Kişinin anne ve baba adı bilgileri ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün internet sitesindeki kimlik numarası sorgulama sayfasından nüfus cüzdanında yer alan aile sıra no, cilt no, birey sıra no, mahalle ve köy bilgilerine de erişilebiliyor.
MESLEĞE NE ZAMAN BAŞLADI?
TC kimlik numarası ile kişinin Bağ-Kur Genel Müdürlüğünün web sayfasından Bağ-Kur'lu olup olmadığını da öğrenmek mümkün.
Bağ-Kur'lu ise mesleğe kabul tarihi, emekli olup olmadığı, Bağ-Kur'a olan borcu, kaç gün hizmet verdiği, Bağ-Kur aylığını hangi bankanın hangi şubesinden aldığı, en son maaşını hangi tarihte aldığı, mesleğini hangi ilde icra ettiği, vergi numarası, Bağ-Kur sağlık hizmetinden yararlanıp yararlanmadığı, sağlık priminin kesilip kesilmediği de ortaya çıkıyor.
Elde edilen bilgilerle Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinden söz konusu kişinin evinin bulunduğu cadde, sokak, kapı numarası gibi açık adresine ulaşılabiliyor. Buradaki adres bilgileri kullanılarak ise Türk Telekom'un internet sitesinden kişinin telefon numarası varsa mail adresi, fatura borcu ve faturanın son ödeme tarihi öğrenilebiliyor.
BAŞARILI BİR ÖĞRENCİ Mİ?
İnternetten edinilen bilgilerle, kişinin okul hayatında başarılı olup olmadığı da ortaya çıkıyor. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin internet sitesinde TC kimlik numarası girilerek kişinin lise diploma notu, ÖSS'den aldığı puanı, LES ve KPSS öğrenim süresince burs alıp almadığı, mezun olduğu okulu ve bölümü öğrenilebiliyor.
Bazı şehirlerin su ve kanalizasyon idarelerinin internet sitelerinde ise ilgili kısıma sadece ad ve soyad yazarak su borcu olup olmadığına, kullanılan su miktarına erişilebiliyor.
"BİLGİLERE BU KADAR KOLAY ULAŞILABİLMESİ ÇOK SAKINCALI"
Yazılım Geliştirme Uzmanı Yusuf Çakır yaptığı açıklamada, e-devlet uygulamasını desteklediğini ancak, kişisel ve özel bilgilere bu kadar kolay ulaşılabilmesinin çok sakıncalı olduğunu söyledi.
Vatandaşların kişisel bilgilerinin parça parça değişik kurumların internet sitelerinde bulunduğunu anlatan Çakır, bir bilgiye ulaşmaya çalışan kişi, x kurumundan bulamasa da y kurumundan o bilgiyi buluyor. Yani kişinin elimizde sadece birkaç bilgisi varken adı soyadı, yaşı gibi, o bilgilerden yola çıkıp kişinin yüzlerce bilgisine ulaşılıyor" diye konuştu.
Kişisel bilgilerin kötü niyetli insanlar tarafından farklı amaçlarla kullanılabileceğine işaret eden Çakır, şunları söyledi:
"İnternetten elde edilen bu bilgilerle sahte nüfus cüzdanı yapılabilir. Bir bankaya telefon açıp 'kredi kartımı kaybettim adresime yeni gönderin' dediğim zaman bana sorulacak sorular belli. Adı, soyadı, annenizin kızlık soyadı, adresi vs. Bu bilgilerin hepsine ulaşabiliyorsunuz. Kötü niyetli olan bir kişi, vatandaşlık numarasını öğrendiği kişilerin tüm özel bilgilerine ulaşabilir ve illegal işlerde kullanabilir. Bu bilgilerle kredi kartı sahteciliği de dahil birçok yasa dışı iş yapılabilir."
Çakır, bütün bu riskleri ortadan kaldırmak için elektronik imza uygulamasına geçilmesi gerektiğini ve kişisel bilgilerin tek bir noktada toplanması gerektiğini belirtti.
AA
http://www.yenidenergenekon.com/502-e-kimligin-sakincalari/

Ergenekon'a dair

Gerçekler…….

5 Genelkurmay Başkanı niçin Ergenekonla suçlanıyor?

Her şey 1991 yılı başında ABD'nin Körfez saldırısı ile başladı.

ABD, Bağdat'a yürümedi, Irak'ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı. Arkasından, Irak Ordusunun 36. enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki Kürt oluşumunu güvence altına aldı.


ABD'nin planı şuydu: Önce Kuzey Irak'ta bir Kukla Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak'ı tümüyle işgal etmek. Kukla Devleti Türkiye'nin güneydoğusu, Suriye'nin doğusu ve İran'ın batısından koparacağı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan'ı, yani İkinci İsrail'i kurmak.


Yani : Büyük Ortadoğu Projesi (Tayyip ve Gül'ün eş başkanları olduğu proje; Buşh'un deyimiyle 'Haçlı Seferi')

Türkiye'deki bütün hükümetler, İncirlik'e yerleşen Çekiç Güç'ün görev süresini uzatarak ABD'nin Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu desteklemesine yardımcı oldular. ('ABD Ordusu ile mükemmel işbirliği !!!)

İşte Türk Ordusu bu süreçte Kuzey Irak'taki oluşum üzerinden Türkiye'nin bölünmesi tehlikesini ve tehdidini algılayınca, ABD ile cephe cepheye geldiğini anladı.


İLK OLAY: TORUMTAY'IN İSTİFASI


Özal'ın kuzeyden Irak'a girme emrini uygulamamak için Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay istifa etti. Böylece, Türk Ordusu, Amerikancı planlarda rol almayacağının ve direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu. O andan itibaren Türk Ordusuna karşı Ergenekon tertibi planlanmaya başlandı. Amerikan planlarına engel olan komutanlar, Ergenekon çeteciliği ile suçlanacaktı.

ÖZEL HARP DAİRESİ SORGULANIYOR

Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan Özel Harp Dairesi ABD güdümündeydi, ama Sovyetler yıkıldığı için oradan gelecek tehlike ortadan kalkmıştı. Şimdi ise tehdit, Kuzey Irak'taki ABD varlığından geliyordu. Dolayısıyla, ABD güdümünde olan Özel Harp Dairesi, ABD'den gelen bir tehdide karşı durmak için kullanılamazdı .
Geçmişteki Kontrgerilla eleştirileri de Ordu'da rahatsızlık yaratmıştı. Genelkurmay Başkanı Org. Doğan Güreş, Özel Harp Dairesi'ni yeniden örgütleme ve adını Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiştirme çözümünü uyguladı. Yıl 1991.


ÖKK'nın bölücü terörü hedef alması ve Kuzey Irak'taki Kukla Devlete karşı tavır alması, ABD denetiminden kurtulma sürecinin başlangıcıydı. Tugay düzeyindeki birlik, tümen düzeyine çıkarıldı. ÖKK, Kuzey Irak'ta ABD ile karşı karşıya geldi ve ABD tehdidine karşı uyanışın öncüsü oldu.


Ankara'da ÖKK için yeni bir yerleşim yerinde yönetim ve eğitim tesisi yapımına başlandı. ABD bundan son derece rahatsız oldu, ajanları vasıtasıyla Askeri Savcılığa ÖKK tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla dava açtırdı ve ÖKK'nın yapılandırılmasını uzun süre felce uğrattı.


ORG. EŞREF BİTLİS'İN ŞEHİT EDİLMESİ


ABD'nin Kuzey Irak'taki Kukla Devleti pekiştirme planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Org. Bitlis, Amerikan Çekiç Güç Helikopterlerinin PKK'ya silah ve malzeme attığını saptadı ve raporlarında bunu belirtti.


Orgeneral Eşref Bitlis işte, Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika'nın Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ve güvenliğini hedef aldığını gördüğü; bu tehlikeyi önlemek için tedbirler aldığı ve ülke savunmasına yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından hedefe konuldu.


Org. Bitlis, helikopterle Kuzey Irak'a giderken, bu seyahat Amerika'ya haber verilmiş olduğu halde, iki Amerikan jeti yakın uçuş yaparak saldıkları yoğun egzost gazı ile helikoperi oksijensiz bırakıp motorunu durdurarak düşürme denemesi yapmışlarsa da, usta pilotumuz ani dalış manevrası ile bu suikastı boşa çıkartmıştı. Bu suikasttan hemen sonra Amerikalılara saldırdıkları helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirilmesine rağmen iki Amerikan jeti saldırıyı tekrarlamışlar fakat usta pilotumuz olaya tekrar hakim olabilmişti.


İkinci teşebbüs başarılı oldu. CIA tarihinin en önemli suikasti 17 Şubat 1993 günü gerçekleşti. Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Org. Bitlis şehit edildi.


ÇELİK HAREKATI


Ağustos 1994'de Genelkurmay Başkanı olan Org. İsmail Hakkı Karadayı döneminde Eşref Bitlis Planı uygulandı, Kuzey Irak'a Çelik Harekatı yapıldı. 35 bin Mehmetçik Mart 1995'de Kuzey Irak'a girdi.


Kuzey Irak'a giren ordumuz, ABD'nin egemenlik alanına girmiş oldu. Çünkü o bölge ABD ordusunun işgali altındaydı.


ABD'nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi yarı resmi organları. 'Türk komutanları hizadan çıktı', 'Türk Ordusu ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor' gibi görüşlere yer vermeye başladılar.


GAZİ OLAYLARI


Çelik Harekatı öncesinde CIA'nın Moskova İstasyon Şefi, CNN televizyonundan, 'Türkiye'nin karışacağını', daha doğrusu Amerika'nın Türkiye'yi karıştıracağını tüm dünyaya şöyle ilan etti: 'Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye'dir.. Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir.'


Gazi Mahallesi tertibinden birkaç gün önce de, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbruk (Holbrooke), Türkiye'nin Kuzey Irak sınırında yaptığı yığınağa dur demek için tertip yapacaklarını şöyle ilan etti: 'Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekatta dikkatli olmanızı tavsiye ederim'
CIA Şefinin ve Holbruk'un haber verdiği gibi,12 Mart 1995 gecesi İstanbul'da Gazi Mahallesi tertibi düzenlendi.


Ancak Türk Ordusu bu tehdidi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı.


KONTRGERİLLA (GLADYO) POLİS İÇİNE KAYDIRILIYOR


NATO tarafından NATO üyesi ülkelerde o ülkeleri komünizmden korumak için kurulan Kontrgerilla (diğer adları Gladyo ve Süper NATO) örgütleri, İtalyan Savcının tespit ettiği gibi, esasında CIA tarafından yönetiliyordu ve esas görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti. Türkiye'de Özel Harp Dairesi işte bu kontrgerilla ile irtibatlı idi ama artık Sovyetler yıkıldığı için komünizm tehdidi kalmamış, aksine tehdit Kuzey Irak'taki ABD varlığından gelmeye başlamıştı. Dolayısıyla, ABD güdümünde olan Özel Harp Dairesi, ABD'den gelen bir tehdide karşı durmak için kullanılamazdı .


Bu açmazdan kurtulmak için 1991 yılında Özel Harp Dairesi'nin Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK)'ye dönüştürülmesi aslında bir millileştirmeydi. ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve kuruluş, hedefini komünizme karşı mücadele yerine Kuzey Irak'tan yöneltilen tehdide karşı mücadele olarak belirliyordu.


Bunun üzerine, ABD, 'Kontrgerilla yapılanmasında Türk ordusunun yerine polisi koyabilir miyiz' denemesine girişti ve Türkiye'deki operasyon merkezini polisin içine kaydırdı. 1973'den beri İçişleri Bakanlığı içinde örgütlenen 'İslamcı Cunta', artık 'Fethullahçı Gladyo' olarak Kontrgerilla içinde ordudan boşalan yeri alıyordu. Fethullahçı Gladyonun ilk büyük tertibi, işte bu 1995 Gazi Olaylarıdır.


1996 EYLÜL HAREKATI


ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç, Irak'ın kuzeyinde 7,500 'CIA peşmerge'sinden oluşan bir askeri güç örgütlemişti.


Eylül 1996'da, Eşref Bitlis Planı gereğince, Barzani, Türk Genelkurmayının yönlendirmesi ile Saddam yönetimi ile işbirliği yaparak CIA peşmergelerini dağıttı. 200'e yakın ölü veren CIA peşmergeleri, ABD tarafından Guam Adası'na taşındı. ABD kaynakları, bu harekatı 'ABD'nin Vietnam'dan sonraki en büyük yenilgisi' olarak değerlendirdiler.


Bu harekattan 20 gün önce, bir Tuğgeneral, iki Albayın önünde, Aydınlık Dergisi'ne bir demeç vererek, Eşref Bitlis'in uçağının ABD'ye bağlı 'Çiller Özel Örgütü'ndeki Gladyo görevlilerinin düşürdüğünü açıkladı. Aydınlık, 25 Ağustos 1996 günkü sayısında bu haberi yayımladı.


Türk Ordusu, Çelik Harekatı'nı Başbakan Çiller'e haber vermeden gerçekleştirmişti. Çünkü ABD vatandaşı Çiller'in ABD'ye örgütsel bağlılığı İşçi Partisi tarafından açıklanmıştı ve TSK tarafından biliniyordu.

28 ŞUBAT

28 Şubat harekatının en önemli başarısı, Fethullah Hoca'ya indirdiği darbe oldu. Fethullah Hoca kaçıp ABD'ye yerleşti.
Mayıs 1977 YAŞ toplantısında 160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle ordudan atılması başbakan Erbakan'a dayatıldı.

Bu uygulama, ordu içindeki Gladyo'yu, yani ABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu. Çünkü artık Kontrgerilla, Fethullahçı Gladyo idi.

28 Şubat kadrosu içinde ABD'nin Truva Atı olan Çevik Bir de, 1998 sonrasında tasfiye edildi.

Bu sayede Haçlı İrtica, 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı.

KONTRGERİLLA, GENELKURMAY KARARGAHINDAN ÇIKARILDI

1994-1998 arasında Genelkurmay Başkanı olan Org. Karadayı, ABD ve NATO yuvalanmasını, yani Kontrgerillayı Genelkurmay Karargahından çıkardı. Özel Kuvvetler'in milli amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi.

Özel Harp subaylarımızın Çin'in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan'da kullanılmasına engel oldu.

ABD ORDUSU TÜRKİYE'Yİ İŞGAL TATBİKATI YAPIYOR:
MILLENIUM CHALLENGE 2002

1998 yılında Genelkurmay Başkanı olan Org. Kıvrıkoğlu, ABD'nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu açık bir dille belirtti. Kıvrıkoğlu, Vaşington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde ABD'yi ziyaret etmeyen ilk Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçti.

Kıvrıkoğlu, '28 Şubat'ı BİN YILLIK MÜCADELE AZMİYLE sürdürmeye kararlıyız' dedi. Yani ABD tehdidine karşı bin yıl da sürse direnilecekti.

Mesajı alan ABD, aynı kelimeleri kullanarak cevap verdi: BİN YILIN MEYDAN OKUMASI, MILLENIUM CHALLENGE 2002

Ve bu isim altında 24 Temmuz 2002'de Nevada Çölü'nde Türkiye'yi işgal tatbikatı yaptı. Bu, ABD tarihinin en büyük askeri tatbikatı idi.

ABD'nin en önemli yarı resmi ajansı ASSOCIATED PRESS, tatbikatın Türkiye'yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu yazdı.
.
Deprem (bir karışıklık kastediliyor) sonrası ordu yönetime el koyuyordu. Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri ülkenin güneyindeki adayı (Kıbrıs) kuşatıyor ve 96 saat içinde hedef ülkeyi işgal ediyordu.

Türk ordusunun saldırıya karşı hazırlanma müddeti olan 96 saat seçilerek, hedef ülkenin Türkiye olduğu adeta gözlere batırılıyordu

ABDULLAH GÜL, AMERİKA İLE GİZLİ HİZMET SÖZLEŞMESİ YAPIYOR

Dışışleri Bakanlığı Koltuğunu işgal eden A. Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara'da 2 sayfa 9 maddelik bir gizli anlaşma yaptığını itiraf etti, haber Vatan Gazetesi'nde yayımlandı. Bu haberde Gül, anlaşma içeriğini açıklayamayacağını, gizli olduğunu söyledi.

13 Temmuz 2003 günü, Doğu Perinçek, bu gizli anlaşmanın maddelerini açıkladı.
Birinci madde: 'Türk askeri ve Özel Kuvvetler 4 ay içinde aşamalı olarak Kuzey Irak'tan çekilecek' şeklindeydi.

ÇUVAL OLAYI

Abdullah Gül'ün yaptığı bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra, ABD ordusu, Türk askerinin başına çuval geçirdi. Çuval geçirme eylemi, gizli anlaşmanın uygulanması için bir ihtardı.

Tayyip'in 'Müzik notası' vecizesi, anlaşmanın uygulanması gerektiğine ilişkin orduya yönelik bir açıklamaydı. 'Biz anlaşma yaptık, Kuzey Irak'tan çık artık' diyordu Tayyip Türk Ordusuna.

ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'in, Çuval Olayından sonra, Başbakanlık koltuğunu işgal eden Tayyip'e gönderdiği mektupta şöyle deniyordu: 'TSK (ÖKK kastediliyor) Kuzey Irak'ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır'

Rumsfeld, çuvalı Tayyip'in değil, Türk Ordusunun başına geçirdiklerini böyle veciz bir şekilde anlatmış oluyordu.

Milli devlet ve Kemalizm karşıtı pervasız açıklamalar yapan, 'Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının artık geçersiz olduğu' açıklamaları yaparak Orduyu zehirleyen Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe 'başına çuval geçirilen komutan' olarak kaydedildi. Ve böylece, Ergenekoncu olarak suçlanmaktan kurtuldu.

ERGENEKON TERTİBİ AÇIĞA ÇIKIYOR

Başına çuval geçirilmesine ve Kuzey Irak'tan çıkarılmasına rağmen akıllanmayarak sınır ötesi harekatta ısrar eden Türk Ordusu'na karşı, Org. Torumtay zamanından beri hazırlana gelmekte olan tertip artık açığa çıkarılmalıydı. ABD'ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı ve milli kuvvetler 'Ergenekon çetesi' olarak suçlanacaktı.

Suçlama belgeleri esasında çoktan hazırdı, ama Org. Özkök Ergenekoncu olmadığından, onun görev süresince tertip uykuya yatırılmıştı.

Hatırlayalım: (Fehmi Koru, 'Taha Kıvanç' imzasıyla, Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan 30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001 tarihli yazılarında ' 'Yeniden kurulsun diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon, çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan, 'devleti yapılandırma' amaçlı bir örgüt' demektedir. Koru yazısında, 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda yazanın adının bulunduğunu da belirtmekteydi. )

Tertibin uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt'a karşı Şemdinli tertibi idi. O tertipte Org. Büyükanıt çete kurmakla suçlanmış ancak tertip bozguna uğramıştı.

Şimdi daha büyük ve kapsamlı bir tertip yapılmalıydı. İşte o tertip, günümüzde devam eden Ergenekon / Agarta Davasıdır.

ABD'nin hazırladığı sivil darbe ile iktidara gelen AKP, Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında ABD'ye sorunsuz olarak eş başkanlık yapabilmek için, başta ABD'ye direnen Türk Ordusu olmak üzere milli kuvvetleri saf dışı etmeliydi. Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve 1991 öncesinde olduğu gibi ABD ile uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktı.

Yani, AB kriteri olarak dayatıldığı gibi, ordu 'sivil otoriteye' tabi olacak, kendisine Atatürk tarafında verilmiş olan 'ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma' görevini unutacaktı.

Not:
'AKP sivil darbe ile değil, seçimle geldi' itirazı yapacak olanlara bir açıklama:

1
CIA'nın yan kuruluşu Rand Corporation' un yayın organlarında ve ABD strateji merkezlerinin hazırladıkları raporlarda mealen şöyle deniyordu:
'ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye'yi kontrol edemez, Fazilet Partisi'nin başına yenilikçi kanadın geçmesi, Tayyip Erdoğan'ın Başbakan, Abdullah Gül'ün de Dışişleri Bakanı olması halinde ABD Türkiye'yi kontrol altında tutmaya devam edebilir.'

2
Bu raporları okuyan İşçi Partisi ve Aydınlık Dergisi, halkımıza bu planı haber verdi.
(Muhakkak ki diğer partiler de bu yayınları okumuşlardı, ama onların halkımızı bilinçlendirmek gibi bir sorunları yoktu)

3
Aydınlık Dergisi 20 Ekim 1996 tarihli sayısında kapaktan haberi verdi:
'Merak edilen gizli mesajı açıklıyoruz:
Abramowitz, Tayyip'i Erbakan'ın yerine hazırlıyor'
Yani, AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden 6 yıl önce, Aydınlık Dergisi ve İşçi Partisi, Amerika'nın bu seçimi yaptığını halkımıza duyurdu.

4
Cumhuriyet Gazetesi 16 Şubat 1997
Leyla Tavşanoğlu'nun İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile söyleşisi:
Perinçek:
'ABD, Tayyip Erdoğan'ı Başbakan, Abdullah Gül'ü de Dışişleri Bakanı yapacak. CIA'nın yan kuruluşlarından Rand Corporation' un yayın organında da bu yazıldı.'
Yani, AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden 5 yıl 8 ay önce, Perinçek, Cumhuriyet Gazetesi kanalıyla da, bu gerçeği halkımıza duyurdu

5
Görülüyor ki, ABD seçmiş, hazırlamış, önümüze koymuş, seçtirmiş.
Şimdi kim 'Bunları ben seçtim' diyebilir?
Menderes'in 'Odunu aday göstersem milletvekili seçtiririm' sözlerini ABD iyice not etmiş olmalı ki, istediğini elhak seçtiriyor.

5 Genelkurmay Başkanı niçin Ergenekonla suçlanıyor?

*Her şey 1991 yılı başında ABD'nin Körfez saldırısı ile başladı.*

ABD, Bağdat'a yürümedi, Irak'ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı.
Arkasından, Irak Ordusunun 36. enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki
Kürt oluşumunu güvence altına aldı.

*ABD'nin planı şuydu:* Önce Kuzey Irak'ta bir Kukla Kürt Devleti kurmak ve
sağlamlaştırmak, sonra Irak'ı tümüyle işgal etmek. Kukla Devleti Türkiye'nin
güneydoğusu, Suriye'nin doğusu ve İran'ın batısından koparacağı parçalarla
birleştirerek Büyük Kürdistan'ı, yani İkinci İsrail'i kurmak.

Yani : Büyük Ortadoğu Projesi (Tayyip ve Gül'ün eş başkanları olduğu proje;
Buşh'un deyimiyle 'Haçlı Seferi')

Türkiye'deki* bütün hükümetler, İncirlik'e yerleşen Çekiç Güç'ün görev
süresini uzatarak* ABD'nin Kuzey Irak'taki Kürt oluşumunu desteklemesine
yardımcı oldular. ('ABD Ordusu ile mükemmel işbirliği !!!)

İşte Türk Ordusu bu süreçte Kuzey Irak'taki oluşum üzerinden Türkiye'nin
bölünmesi tehlikesini ve tehdidini algılayınca, ABD ile cephe cepheye
geldiğini anladı.

*İLK OLAY: TORUMTAY'IN İSTİFASI*

Özal'ın kuzeyden Irak'a girme emrini uygulamamak için *Genelkurmay Başkanı
Org. Necip Torumtay* istifa etti. Böylece, Türk Ordusu, Amerikancı planlarda
rol almayacağının ve direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu. O andan
itibaren Türk Ordusuna karşı Ergenekon tertibi planlanmaya başlandı.
Amerikan planlarına engel olan komutanlar, Ergenekon çeteciliği ile
suçlanacaktı.

*ÖZEL HARP DAİRESİ SORGULANIYOR*

Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan* Özel Harp Dairesi ABD *güdümündeydi,
ama Sovyetler yıkıldığı için oradan gelecek tehlike ortadan kalkmıştı. Şimdi
ise tehdit, Kuzey Irak'taki ABD varlığından geliyordu. Dolayısıyla, ABD
güdümünde olan Özel Harp Dairesi, ABD'den gelen bir tehdide karşı durmak
için kullanılamazdı .

Geçmişteki Kontrgerilla eleştirileri de Ordu'da rahatsızlık
yaratmıştı. *Genelkurmay
Başkanı Org. Doğan Güreş*, Özel Harp Dairesi'ni yeniden örgütleme ve
adını *Özel
Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK)* olarak değiştirme çözümünü uyguladı. Yıl 1991.

ÖKK'nın bölücü terörü hedef alması ve Kuzey Irak'taki Kukla Devlete karşı
tavır alması, ABD denetiminden kurtulma sürecinin başlangıcıydı. Tugay
düzeyindeki birlik, tümen düzeyine çıkarıldı. ÖKK, Kuzey Irak'ta ABD ile
karşı karşıya geldi ve ABD tehdidine karşı uyanışın öncüsü oldu.

Ankara'da ÖKK için yeni bir yerleşim yerinde yönetim ve eğitim tesisi
yapımına başlandı. ABD bundan son derece rahatsız oldu, ajanları vasıtasıyla
Askeri Savcılığa ÖKK tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla dava
açtırdı ve ÖKK'nın yapılandırılmasını uzun süre felce uğrattı.

*ORG. EŞREF BİTLİS'İN ŞEHİT EDİLMESİ*

ABD'nin Kuzey Irak'taki Kukla Devleti pekiştirme planlarını bozan bir planı
uygulamakta olan Org. Bitlis, *Amerikan Çekiç Güç Helikopterlerinin PKK'ya
silah ve malzeme attığını saptadı* ve raporlarında bunu belirtti.

*Orgeneral Eşref Bitlis* işte, *Jandarma Genel Komutanı* olarak, Amerika'nın
Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ve güvenliğini hedef aldığını gördüğü; *bu
tehlikeyi önlemek için tedbirler aldığı* ve ülke savunmasına yönelik bir
strateji geliştirdiği için Amerika tarafından hedefe konuldu.

Org. Bitlis, helikopterle Kuzey Irak'a giderken, bu seyahat Amerika'ya haber
verilmiş olduğu halde, iki Amerikan jeti yakın uçuş yaparak saldıkları yoğun
egzost gazı ile helikoperi oksijensiz bırakıp motorunu durdurarak düşürme
denemesi yapmışlarsa da, usta pilotumuz ani dalış manevrası ile bu suikastı
boşa çıkartmıştı. Bu suikasttan hemen sonra Amerikalılara saldırdıkları
helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirilmesine rağmen iki Amerikan
jeti saldırıyı tekrarlamışlar fakat usta pilotumuz olaya tekrar hakim
olabilmişti.

İkinci teşebbüs başarılı oldu. CIA tarihinin en önemli suikasti 17 Şubat
1993 günü gerçekleşti. Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Org. Bitlis şehit
edildi.

*ÇELİK HAREKATI*

Ağustos 1994'de Genelkurmay Başkanı olan *Org. İsmail Hakkı
Karadayı*döneminde Eşref Bitlis Planı uygulandı, Kuzey Irak'a Çelik
Harekatı yapıldı.
35 bin Mehmetçik Mart 1995'de Kuzey Irak'a girdi.

Kuzey Irak'a giren ordumuz, ABD'nin egemenlik alanına girmiş oldu. Çünkü o
bölge ABD ordusunun işgali altındaydı.

*ABD'nin* *Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly
*ve*Joint Forces Quarterly
* gibi yarı resmi organları. *'Türk komutanları hizadan çıktı', 'Türk Ordusu
ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor'* gibi görüşlere yer vermeye başladılar.

*GAZİ OLAYLARI*

Çelik Harekatı öncesinde CIA'nın Moskova İstasyon Şefi, CNN televizyonundan,
'Türkiye'nin karışacağını', daha doğrusu Amerika'nın Türkiye'yi
karıştıracağını tüm dünyaya şöyle ilan etti: 'Önümüzdeki dönemde dünyanın
en çok karışacak ülkesi Türkiye'dir.. Şu anda Türkiye, gizli servislerin
gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir.'

Gazi Mahallesi tertibinden birkaç gün önce de, ABD Dışişleri Bakan
Yardımcısı Holbruk (Holbrooke), Türkiye'nin Kuzey Irak sınırında yaptığı
yığınağa dur demek için tertip yapacaklarını şöyle ilan etti: 'Kuzey Irak
sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma
ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekatta dikkatli olmanızı tavsiye
ederim'

CIA Şefinin ve Holbruk'un haber verdiği gibi,12 Mart 1995 gecesi
İstanbul'da Gazi Mahallesi tertibi düzenlendi.

Ancak Türk Ordusu bu tehdidi önemsemedi ve Çelik Harekatı yapıldı.

*KONTRGERİLLA (GLADYO) POLİS İÇİNE KAYDIRILIYOR*

NATO tarafından NATO üyesi ülkelerde o ülkeleri komünizmden korumak için
kurulan Kontrgerilla (diğer adları Gladyo ve Süper NATO) örgütleri, İtalyan
Savcının tespit ettiği gibi, esasında CIA tarafından yönetiliyordu ve esas
görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını
önlemekti. Türkiye'de *Özel Harp Dairesi* işte bu kontrgerilla ile irtibatlı
idi ama artık Sovyetler yıkıldığı için komünizm tehdidi kalmamış, aksine
tehdit Kuzey Irak'taki ABD varlığından gelmeye başlamıştı. Dolayısıyla, ABD
güdümünde olan Özel Harp Dairesi, ABD'den gelen bir tehdide karşı durmak
için kullanılamazdı .

Bu açmazdan kurtulmak için 1991 yılında Özel Harp Dairesi'nin *Özel
Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK)'*ye dönüştürülmesi aslında bir millileştirmeydi.
ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve kuruluş, hedefini komünizme karşı mücadele
yerine Kuzey Irak'tan yöneltilen tehdide karşı mücadele olarak belirliyordu.

Bunun üzerine, ABD, *'Kontrgerilla yapılanmasında Türk ordusunun yerine
polisi koyabilir miyiz'* denemesine girişti ve Türkiye'deki operasyon
merkezini polisin içine kaydırdı. 1973'den beri İçişleri Bakanlığı içinde
örgütlenen 'İslamcı Cunta', artık 'Fethullahçı Gladyo' olarak Kontrgerilla
içinde ordudan boşalan yeri alıyordu. Fethullahçı Gladyonun ilk büyük
tertibi, işte bu 1995 Gazi Olaylarıdır.

*1996 EYLÜL HAREKATI*

ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç, Irak'ın kuzeyinde 7,500 'CIA
peşmerge'sinden oluşan bir askeri güç örgütlemişti.

Eylül 1996'da, Eşref Bitlis Planı gereğince, Barzani, Türk Genelkurmayının
yönlendirmesi ile Saddam yönetimi ile işbirliği yaparak CIA peşmergelerini
dağıttı. 200'e yakın ölü veren CIA peşmergeleri, ABD tarafından Guam
Adası'na taşındı. ABD kaynakları, bu harekatı 'ABD'nin Vietnam'dan sonraki
en büyük yenilgisi' olarak değerlendirdiler.

Bu harekattan 20 gün önce, bir Tuğgeneral, iki Albayın önünde, Aydınlık
Dergisi'ne bir demeç vererek, Eşref Bitlis'in uçağının ABD'ye bağlı 'Çiller
Özel Örgütü'ndeki Gladyo görevlilerinin düşürdüğünü açıkladı. Aydınlık, 25
Ağustos 1996 günkü sayısında bu haberi yayımladı.

Türk Ordusu, Çelik Harekatı'nı Başbakan Çiller'e haber vermeden
gerçekleştirmişti. Çünkü ABD vatandaşı Çiller'in ABD'ye örgütsel bağlılığı
İşçi Partisi tarafından açıklanmıştı ve TSK tarafından biliniyordu.

*28 ŞUBAT*

28 Şubat harekatının en önemli başarısı, Fethullah Hoca'ya indirdiği darbe
oldu. Fethullah Hoca kaçıp ABD'ye yerleşti.

Mayıs 1977 YAŞ toplantısında 160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle ordudan
atılması başbakan Erbakan'a dayatıldı.

Bu uygulama, ordu içindeki Gladyo'yu, yani ABD görevlilerini temizlemek
anlamına geliyordu. Çünkü artık Kontrgerilla, Fethullahçı Gladyo idi.

28 Şubat kadrosu içinde ABD'nin Truva Atı olan Çevik Bir de, 1998 sonrasında
tasfiye edildi.

Bu sayede Haçlı İrtica, 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı.

*KONTRGERİLLA, GENELKURMAY KARARGAHINDAN ÇIKARILDI*

1994-1998 arasında Genelkurmay Başkanı olan Org. Karadayı, ABD ve NATO
yuvalanmasını, yani Kontrgerillayı Genelkurmay Karargahından çıkardı. Özel
Kuvvetler'in milli amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi.

Özel Harp subaylarımızın Çin'in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan'da
kullanılmasına engel oldu.

*ABD ORDUSU TÜRKİYE'Yİ İŞGAL TATBİKATI YAPIYOR:*

*MILLENIUM CHALLENGE 2002*

1998 yılında *Genelkurmay Başkanı* olan *Org. Kıvrıkoğlu*, ABD'nin bölge
ülkeleri için tehdit oluşturduğunu açık bir dille belirtti. Kıvrıkoğlu,
Vaşington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde ABD'yi ziyaret etmeyen ilk
Genelkurmay Başkanı olarak tarihe geçti.

Kıvrıkoğlu, *'28 Şubat'ı BİN YILLIK MÜCADELE AZMİYLE sürdürmeye
kararlıyız'*dedi. Yani ABD tehdidine karşı bin yıl da sürse
direnilecekti.

*Mesajı alan ABD, aynı kelimeleri kullanarak cevap verdi: **BİN YILIN MEYDAN
OKUMASI, MILLENIUM CHALLENGE 2002*

Ve bu isim altında 24 Temmuz 2002'de Nevada Çölü'nde Türkiye'yi işgal
tatbikatı yaptı. Bu, ABD tarihinin en büyük askeri tatbikatı idi.

ABD'nin en önemli yarı resmi ajansı *ASSOCIATED PRESS*, tatbikatın
Türkiye'yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu yazdı.

Deprem (bir karışıklık kastediliyor) sonrası ordu yönetime el koyuyordu.
Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri ülkenin güneyindeki adayı (Kıbrıs)
kuşatıyor ve 96 saat içinde hedef ülkeyi işgal ediyordu.

Türk ordusunun saldırıya karşı hazırlanma müddeti olan 96 saat seçilerek,
hedef ülkenin Türkiye olduğu adeta gözlere batırılıyordu

*ABDULLAH GÜL, AMERİKA İLE GİZLİ HİZMET SÖZLEŞMESİ YAPIYOR*

Dışışleri Bakanlığı Koltuğunu işgal eden A. Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD
Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara'da 2 sayfa 9 maddelik bir gizli anlaşma
yaptığını itiraf etti, haber Vatan Gazetesi'nde yayımlandı. Bu haberde Gül,
anlaşma içeriğini açıklayamayacağını, gizli olduğunu söyledi.


*13 Temmuz 2003 günü, Doğu Perinçek, bu gizli anlaşmanın maddelerini
açıkladı.*

*Birinci madde: 'Türk askeri ve Özel Kuvvetler 4 ay içinde aşamalı olarak
Kuzey Irak'tan çekilecek' şeklindeydi.*

*ÇUVAL OLAYI*

Abdullah Gül'ün yaptığı bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra, ABD ordusu, Türk
askerinin başına çuval geçirdi. Çuval geçirme eylemi, gizli anlaşmanın
uygulanması için bir ihtardı.

Tayyip'in 'Müzik notası' vecizesi, anlaşmanın uygulanması
gerektiğine ilişkin orduya yönelik bir açıklamaydı. 'Biz anlaşma yaptık,
Kuzey Irak'tan çık artık' diyordu Tayyip Türk Ordusuna.

ABD Savunma Bakanı Rumsfeld'in, Çuval Olayından sonra, Başbakanlık koltuğunu
işgal eden Tayyip'e gönderdiği mektupta şöyle deniyordu: 'TSK (ÖKK
kastediliyor) Kuzey Irak'ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır'

*Rumsfeld, çuvalı Tayyip'in değil, Türk Ordusunun başına geçirdiklerini
böyle veciz bir şekilde anlatmış oluyordu.***

Milli devlet ve Kemalizm karşıtı pervasız açıklamalar yapan, *'Milli
Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının artık geçersiz olduğu' *açıklamaları
yaparak Orduyu zehirleyen *Org. Hilmi Özkök*, böylece, tarihe 'başına çuval
geçirilen komutan' olarak kaydedildi. Ve böylece, Ergenekoncu olarak
suçlanmaktan kurtuldu.

*ERGENEKON TERTİBİ AÇIĞA ÇIKIYOR*

Başına çuval geçirilmesine ve Kuzey Irak'tan çıkarılmasına rağmen
akıllanmayarak sınır ötesi harekatta ısrar eden Türk Ordusu'na karşı, Org.
Torumtay zamanından beri hazırlana gelmekte olan tertip artık açığa
çıkarılmalıydı. ABD'ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı ve milli kuvvetler
'Ergenekon çetesi' olarak suçlanacaktı.

Suçlama belgeleri esasında çoktan hazırdı, ama Org. Özkök Ergenekoncu
olmadığından, onun görev süresince tertip uykuya yatırılmıştı.

Hatırlayalım: *(Fehmi Koru,* 'Taha Kıvanç' imzasıyla, *Yeni
Şafak*gazetesinde yayımlanan
*30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001* tarihli yazılarında *' 'Yeniden kurulsun
diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon, çok kapsamlı, bir partiyle
irtibatı bulunmayan, 'devleti yapılandırma' amaçlı bir örgüt'* demektedir. Koru
yazısında, 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda *yazanın adının
bulunduğunu* da belirtmekteydi. )

Tertibin uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt'a karşı
Şemdinli tertibi idi. O tertipte Org. Büyükanıt çete kurmakla suçlanmış
ancak tertip bozguna uğramıştı.

Şimdi daha büyük ve kapsamlı bir tertip yapılmalıydı. İşte o tertip,
günümüzde devam eden Ergenekon / Agarta Davasıdır.

ABD'nin hazırladığı sivil darbe ile iktidara gelen AKP, Büyük Ortadoğu
Projesi kapsamında ABD'ye sorunsuz olarak eş başkanlık yapabilmek için,
başta ABD'ye direnen Türk Ordusu olmak üzere milli kuvvetleri saf dışı
etmeliydi. Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve 1991
öncesinde olduğu gibi ABD ile uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktı.

Yani, AB kriteri olarak dayatıldığı gibi, ordu 'sivil otoriteye' tabi
olacak, kendisine Atatürk tarafında verilmiş olan 'ulusal bütünlüğü ve laik
cumhuriyeti koruma' görevini unutacaktı.


*Not:*

**

'AKP sivil darbe ile değil, seçimle geldi' itirazı yapacak olanlara bir
açıklama:



1

*CIA'nın yan kuruluşu Rand Corporation' un yayın organlarında* ve *ABD
strateji merkezlerinin hazırladıkları raporlarda* mealen şöyle deniyordu:

*'ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye'yi kontrol edemez,
Fazilet Partisi'nin başına yenilikçi kanadın geçmesi, Tayyip Erdoğan'ın
Başbakan, Abdullah Gül'ün de Dışişleri Bakanı olması halinde ABD Türkiye'yi
kontrol altında tutmaya devam edebilir.'*

2

Bu raporları okuyan İşçi Partisi ve Aydınlık Dergisi, halkımıza bu planı
haber verdi.

(Muhakkak ki diğer partiler de bu yayınları okumuşlardı, ama onların
halkımızı bilinçlendirmek gibi bir sorunları yoktu)

3

*Aydınlık Dergisi** 20 Ekim 1996* tarihli sayısında kapaktan haberi verdi:

*'Merak edilen gizli mesajı açıklıyoruz:*

*Abramowitz, Tayyip'i Erbakan'ın yerine hazırlıyor'*

Yani, AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden 6 yıl önce,
Aydınlık Dergisi ve İşçi Partisi, Amerika'nın bu seçimi yaptığını halkımıza
duyurdu.

4

*Cumhuriyet Gazetesi** 16 Şubat 1997*

Leyla Tavşanoğlu'nun İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile söyleşisi:
*Perinçek:*

*'ABD, Tayyip Erdoğan'ı Başbakan, Abdullah Gül'ü de Dışişleri Bakanı
yapacak. CIA'nın yan kuruluşlarından Rand Corporation' un yayın organında da
bu yazıldı.'*

Yani, AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 seçimlerinden 5 yıl 8 ay önce,
Perinçek, Cumhuriyet Gazetesi kanalıyla da, bu gerçeği halkımıza duyurdu

5

Görülüyor ki, ABD seçmiş, hazırlamış, önümüze koymuş, seçtirmiş.

Şimdi kim 'Bunları ben seçtim' diyebilir?
Menderes'in 'Odunu aday göstersem milletvekili seçtiririm' sözlerini ABD
iyice not etmiş olmalı ki, istediğini elhak seçtiriyor.